Genç bir kadına, yeni bir çocuğunun doğmasından sonra “geçici sinirsel depresyon” hastalığından muzdarip olduğu teşhisi konulur ve eşi tarafından uzun bir süre dinlenmesinden oluşan bir tedavi sürecine girer. Eşi ile birlikte büyük bir eve giderler ve yazı burada geçirirler. Ancak kadının kaldığı odada yırtık bir duvar kağıdı, kapatılmış pencereler, duvarlarda asılı olan metal yüzükler, yerdeki parkeler üzerinde olan çizikler, yere tutturulmuş bir yatak ve aşağıya inilmesini engelleyen merdivenlerin başında olan bir kapı sebebiyle adeta esir hayatı yaşanır. Tabi bunların hepsi, çift bu eve gelmeden önce evde kalmış olan çocuklar tarafından yapılmıştır. Dolayısıyla adamın doğrudan eşini tutsak etmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Ancak kadın odada bulunan duvar kağıdının renginin sarı olması, odaya bir hastalık hissi çökerttiğini düşünür ve duvar kağıdından garip bir koku geldiğine inanır. Bununla birlikte uzun süre odada kalınca duvar kağıdının değiştiğini hisseder.