Yıkım sonrası hayatta kalan tek şey, yerin altındaki lüks bir tuz madeniydi. Zengin aile, bu karanlık ve soğuk sığınakta yaşarken, dünya üzerindeki tüm izler silinmiş gibiydi. Oğulları ise, dış dünyayı asla görmemiş, yalnızca duvarların ötesinde bir zamanlar var olan her şeyin hayalini kurmuştu. Ailenin hayatı düzenli, kontrollü ve güvenliydi, ama bu güvenlik duygusu kırılmak üzereydi. Bir gün, sığınağın girişinde gizemli bir kız belirdi. Dışarıdan mı geliyordu, yoksa bambaşka bir yerden mi? Ailenin varlığına dair kaygılar yükseldi, çünkü bu kızın gelişi, onların inşa ettiği düzeni tehdit ediyordu.