Zamanın dokusunda kaybolmuş Raj, bir tiyatro sahnesinde hayallerini gerçekleştirmeye çalışıyordu. Sumalatha’ya olan aşkını tüm şehre ilan etmek için bir oyun yazmıştı; ancak bu, sadece sahne arkasında bir performanstan ibaret değildi. Tiyatro, iki dünyanın birleşimiydi: Gerçek aşk ve katı gelenekler. Oyun gününde, sahne göz alıcı kostümler ve etkileyici dekorlarla süslenmişti; ama kalbindeki korku, sahnedeki bütün ışıkları söndürebilecek kadar büyüktü. Raj, Sumalatha’nın gözlerinde aşkın ateşini görmek için can atarken, babası da salondaki gölge gibi belirsiz bir düşman olarak duruyordu.