Bir adam, karısını öldürmekle suçlanmaktadır. Suçlamalar karşısında, onun avukatı, adalet arayışında büyük bir kararlılıkla müvekkilini savunma görevini üstlenmektedir. Bu dava, yalnızca hukuki bir savaş değil, aynı zamanda insan ruhunun derinliklerine inme gerekliliğini de beraberinde getirmektedir. Avukat, müvekkilinin suçsuzluğunu kanıtlamak için elindeki tüm delilleri titizlikle incelemeli, karşı tarafın iddialarına karşı etkili bir savunma stratejisi geliştirmelidir. Ancak bu süreç, basit bir hukuk mücadelesi olmaktan çok daha karmaşık bir hale geliyor. Adam, suçsuzluğunu kanıtlamak için yalnızca dışarıdan gelen baskılara karşı koymakla kalmayacak; aynı zamanda kendi içindeki karanlık düşüncelerle yüzleşmek zorundadır.