Solucan için doğumdan itibaren her şey bellidir: toprak, karanlık ve huzurlu bir döngü. Ancak bir gün, içindeki bir dürtüyle karşılaşır; derinlerde, uçsuz bucaksız gökyüzüne kavuşma arzusu. Bu istek, onu bir yol ayrımına getirir. Kozasını örmek, bildiği dünyanın sonu olabilir, ancak bilinmeyeni keşfetmenin tek yolu da budur. Her ilmek, geçmişin ağırlığından kurtulmanın bir sembolüdür. Ancak süreç acı doludur; dar ve karanlık bir kabukta günlerce, haftalarca beklemek. Kozasından çıkmak ise bambaşka bir cesaret gerektirir. O an geldiğinde, solucan ya bir kelebeğe dönüşür ya da sonsuza dek kendi kabuğunda kalır.