Her gece, uykusunun derinliklerinde, bir kadının dokunuşunu hissediyordu. Onunla geçirdiği her an, gerçek dünyadan daha yoğun ve gerçekti. Uyanınca ise o kadının varlığı silinip gitmiş gibi, sadece rüyanın sisli hatırası kalıyordu. Ancak her gece tekrar onunla bir araya gelme umuduyla yatıyordu. Günler geçtikçe, uykusuzluk ve halüsinasyonlar içinde kaybolmaya başladı. Gerçeklik ve rüya arasındaki sınır gittikçe daha belirsizleşti. Görebildiği tek şey kadının silueti, onun sesini duyabildiği tek yer rüyasıydı. Uyandığında ise kalbinin içinde o boşluğu dolduracak bir şeyler arıyordu, ama bulamıyordu.