Oh Dae-Su, 1988 yılında yağmurlu bir gecede sarhoş bir halde kaçırıldığında, tuhaf bir rüya gibi bir gerçekle karşı karşıya kalır. Gözlerini açtığında, bilinmeyen bir yerde, hiç penceresi olmayan bir odada bulur kendisini. Ne için burada olduğunu anlayamaz; yalnızca tuhaf bir şekilde beslendiğini, intiharı önlemek için uyuşturulduğunu ve tek iletişim aracının renkli bir televizyon olduğunu fark eder. On beş yıl süren bu tuhaf tutsaklık sona erdiğinde, Oh Dae-Su serbest kalır ve özgürlüğünün tadını çıkarmak yerine intikam düşüncesine sürüklenir. Onu kaçıranların kim olduğunu ve neden bu işkenceyi yaptıklarını öğrenmeye karar verir.