Hana, akut agorafobiyle mücadele eden bir profesyonel oyuncudur ve bu durum, onun iş bağlantılı performansını ciddi şekilde etkiler. Bir gün, performansını geliştirmeyi amaçladığı yeni bir ekipman edinir. Bu ekipman, gelişmiş teknolojisi ve yenilikçi tasarımıyla dikkat çeker, ancak Hana'nın kafasında bir soru işareti bırakır: Acaba bu yeni cihaz, onun zihnini okuyabiliyor mu? Cihazın işleyişi ve özellikleri üzerine kafa yoran Hana, teknolojinin sınırlarını sorgulamaya başlar. Zihnini okuyabilme veya kontrol edebilme ihtimali, onun güvenlik duygusunu sarsar. Bu düşünceler, onun zaten hassas olan psikolojik durumunu daha da karmaşık hale getirir.
